Sayfalar

Samimi Dindarlığın Muhammedî Sanatı "MELÂMET"

MELÂMET, kınamak anlamındaki levm kökünden türeyen Kur'an kaynaklı bir deyim. Kendini kınamak, kınamaya konu olacak tavırlar ortaya koymak anlamını taşır. Samimiyetin sanatı diye niteleyebileceğimiz melâmet, Kur'ansal bir terim olarak, olduğu gibi yaşamak veya yaşadığı gibi olmaktır.

Melâmet, maskeli şirk kabul edilen riyadan kaçmak için, kınanası davranışlar ortaya koymayı tercih eden bir mertlik tavrıdır. Tabiî ki böyle olunca da kendine güveni olan benliğin tavrıdır.

Böyle bir tutum, kulun gönül dünyasının ve niyetinin esas alınmasını ve insanlar karşısındaki ikiyüzlülük, düzenbazlık ve din ticareti gibi huyların terk edilmesini amaçladığı için Kur'an'ın idealindeki ruh halini ifade eder.

Daha çok bir tarikat adı olarak kullanılan melâmet (veya Melâmîlik), esası bakımından bütün tasavvufî disiplinlerde samimi dindarlığın sanatı halinde işletilen bir meşreptir.

Kur'an'da kullanılışını dikkate alarak onu şöyle tanımlayabiliriz:
Kişinin kendi içinden gelecek özeleştiriye önem vermek, dıştan gelecek eleştirileri ise eylem ve üretimlerin yolunu kesecek bir engele dönüştürmemek.

Kur'an'ın temel kavramlarından biri olan...
...Levm veya Melâmetin iki görünümü vardır:
1. Merkezden çevreye, yani bireyden topluma,
2. Çevreden merkeze, yani toplumdan bireye.

Özeleştiri dediğimiz birinci görünümde insan, etken, ikincisinde edilgendir. Birincisi makbuldür, önerilmiştir; ikincisi çirkindir, yasaklanmıştır. Merkezden çevreye levm sürekli işletilmelidir.

Kendi dünyasını bireysel ve toplumsal zeminlerde eleştirmeyen veya eleştiremeyen bir benlikten yaratıcı düşünce üretimi beklemek boşunadır.

Yaratıcı Kudret, tekâmül yolunda hayvandan insana geçişin kapısını "levvâme" yani kendini eleştiren benlik olarak damgalıyor. Bu eleştiri, çekirdek varlık olan bireyin kendi "ben"ini eleştirmesinden başlar, içinde yaşadığı toplumu eleştirmekle devam eder ve nihayet bir iman ve medeniyet birliğinin eleştirilmesine yükselir. Bu boyutların her biri kendi çapında bir benliktir. Hepsi levvâme olmalıdır.

Levvâme benlik derecesine yükselen birey ve toplumlar, kendilerini, tarihlerini, atalarını eleştirme haysiyetine sahip olmalıdırlar. Bu haysiyeti yitirmişlerse Kur'an onları "müşrik" (putperest) olarak damgalar. Hem de yüz küsur ayetinde...
"Filan padişah şarap içerdi" diyenleri "Sen bizim ecdadımız için böyle bir şey nasıl dersin?" diyerek aforoz eden kafalar, istedikleri kadar bağırıp çağırsınlar, Kur'an mümini olamazlar.

Senin ecdadın, on şişe şarapta boğulacak kadar zavallı mı, behey sersem?!

Aforozcuların imanı kendi iddialarından ibarettir. İslam dünyası işte bu iddiaları iman sandığı için battı.

Din hayatında melâmet nedir?
Melâmet, gurura sevk eden ibadetler yerine, boyun büktürüp Allah'a sığındıran hataları kurtuluş aracı haline getirebilmenin Muhammedî sanatıdır.

Tamlık kapısından Allah'a gitmek, hemen hemen hayal ve muhaldir. İnsana yakışan, eksiklik ve eziklik ka­pısından Hakk'a sığınmaktır. Çünkü bu ikinci kapı, gizli şirk olan riyaya asla geçit vermez. Ve gizli şirkin kuşatamadığı bir benlik, sonsuz kurtuluşu er veya geç elde eder.

Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder