Sayfalar

Nihat GENÇ:
"O İslamcılar KALLEŞ Çıktı”


Konuşacak çok şey var, önce ünlü İngiliz Petrol Şirketi BP’nin sonu yaklaşıyor, şaşırtıcı olan yüksek sesle postasını koyan sadece Obama. Oysa belki de batı uygarlığının en büyük facialarından biri kapıda. BP’nin demir çelik kafesle örtme planı tutmadı, şimdi ‘çimento’ dökelim planı da tutmazsa, yandı gülüm Amerika sahilleri.. Tarihte eşine az rastlanır inanılmaz bir çevre felaketi batı basının manşetlerinde, ancak, ‘abartan, bağıran çağıran’ hiç yok, ya da bu vahşi çevre katliamını ‘dramatize eden, duygusallaştıran’ haberler nerdeyse sümen altı ediliyor. Çünkü İngiliz Devi BP, şu petrol için Afrika’da Uzak Doğu’da Orta-Doğu’da hükümetler deviren hatta devletleri haritadan silen tarihin en güçlü petrol şirketlerinden, ki, İngilizler’in nerdeyse her şeyi.. Bu felaketin temizliği 50 milyar dolara mal olur diyorlar ki, bunlar erken yorumlar, şimdiden BP’nin sonu geliyor diyebilirsiniz, hatta Obama’nın çığlıklarına bakılırsa, İngilizler’le Amerikalılar arasında büyük bir siyasi kapışma kapıda bekliyor.

Hatırlayın birinci Körfez Savaşı’nda Basra Körfezi’nde Saddam’ın infilak ettirdiği petrol kuyuları sonucu petrole bulanmış ‘ördek’ resmini.. Tüm dünya basını nasıl dramatize etti sonunda bu ‘ördek’ haberi asparagas çıktı.. Şimdi Amerikan sahillerinde yüz binlerce ördek canlı yaratık kuş ot bitki şimdiden petrol bataklığına gömülmüş durumda, ama nedense batılı gazetelerin manşetleri ‘dramatize’ etmekten ‘duygusallaştırmaktan’kaçınıyor.. Şüphesiz haber manşetlerde ama ‘çok kontrollü’. Ve hala bu felaketi ‘kontrol edebiliriz’ güveni içinde açıklamalar haberler.. Bir an şöyle düşünün, son plan ‘çimento dökülerek’ kapatılması da tutmazsa, işte o zaman şok bir korku çılgınca bir panik manşetlere yerleşecek ama çok geç kalarak.. Teknolojiye ve milli servetlerine imanları yüzde yüz İngilizler henüz insan kanını donduran bu büyük felaket karşısında soğukkanlılıklarını sürdürüyor, bakalım nereye kadar, bana sorarsanız belalarını buldular ama şimdilik inanmak istemiyorlar..

KEŞKE BEN DE O GEMİDE OLABİLSEYDİM AMA…
Konuşulacak ikinci şey, İslamcı camianın kalbinden çıkan ve tüm İslam Dünyası’na yardımlarıyla övülen İslami yardım kuruluşu İHH İnsani Yardım Vakfı, dokuz gemi ve beş yüz aktivistle Gazze Sahilleri’ne doğru yola çıktı. Ağırlık olarak inşaat malzemesi taşıyorlar ve İsrail’in dünyaya meydan okuyarak giriş çıkışlarını tutup bir hapishane gibi karantina altında tuttuğu Gazze’ye ulaşmak istiyorlar.
Türk Dışişleri’nden yapılan açıklamalara bakılırsa eşine rastlanmamış bu büyük yardım konvoyunu Türkiye Devleti hem destekliyor, hem takip ediyor.. İsrail şimdiden restini çekti ve karasularımıza girdiğinde gemilere el konulacağını duyurdu.. Yani ‘tetikte’ kriz saatleri başladı, artık her şey olabilir..
Öyle ya da böyle ya da yarın başka bir yolla Gazze’nin kapılarını insanlık kıracak, bütün bu insanlık gayretleriyle Gazze inşallah dünyaya açılır..
Gazze’ye ulaşmak herkesin hepimizin ‘insanlık görevi’, kim öncülük ediyor, kim destekliyor, kim İsrail ambargosunu kırmak için mücadele ediyorsa, hiç düşünmeden yanındayım, keşke ben de o gemide olabilseydim..
O eski arkadaşlar beni aradı, ‘Nihada yola çıkıyoruz, sen olmazsan olmaz..’, ‘sağolun, beni yanınızda bilin, ancak beş gündür yatak döşek hastayım…’ dedim. Ancak ‘hasta olsam da giderim, ölsem de giderdim…’.. Birkaç gün sonra tekrar aradılar.. Bu birkaç gün düşündüm.. O beşyüz aktivist yani gemi içinde kimler var, diye.. Hala tertemiz çocuklar şüphesiz var.. Ama…
KALLEŞ ÇIKTILAR
Şu Ergenekon yalanları ve yaygaracı galeyancı İslamcı basının bizleri itham eden töhmet altında bırakan bizleri sorgusuz delilsiz hukuksuz suçlayıcı bütün manşetleri aklıma geldi.. Ne çok kendine İslamcı diyen arkadaş tanıdım ki hepsi (çok düşündüm artık asla ağır değil bu laf) ‘kalleş’ çıktı..
Tanıdığım sevdiğim arkadaşlığım olan insanlar Türk Ordusu kendi askerlerini öldürdü diye yayınlar yaptılar, tanıdığım çay içtiğim dostluğum olan nice genç yazar Taraf Gazetesi ağzıyla hatta direktifiyle galeyanvari yazılar yazdılar, tanıdığım ne çok genç aydın, bizleri suçlayıp mahküm edip hukuksuz delilsiz yaka paça götürülmeye alkış tuttular, ‘oh olsun’dan daha beter yazılar yazdılar…Amerika’nın Irak İşgali’ni övmüş desteklemiş faşist liberal yazarlarla kol kola girdiler.. Amerika’nın Irak’ta öldürdüğü bir buçuk milyon Müslüman’ın adından dahi bahsetmediler..
Bunlar geldi aklıma.. Kalbim o gemide, ama, kalbim çok çatallı.. Vicdan denen bir şey vardı güçlükle yol aldığımız boyumuzu sıkletimizi aşan Allah’ın hazinelerinden bir şey, işte bu son üç yılda ne çok İslamcıyım diyen insanda ‘zırnık’ kalmamış.. Tertemiz dediğim dünya güzeli dediğim onlarca değil yüzlerce genç samimi aydın çocuk birden ‘azgınlaştı’, ‘gaddarlaştı’ ve bizler dayak yerken sinsi sinsi gülmeye başladılar, açıkça kelimenin tam anlamıyla ‘kalleş’ çıktılar… Çocukluğumdan beri tanıdığım bu kalleş kelimesinin ne olduğunu işte bu son üç yılda gerçek sahici anlamıyla öğrendim, kalleş..
Sağlamdım yanılmazdım laf ettirmezdim derken tüm hayatımın en büyük hayal kırıklığına uğradım, hayat yolum ellidördüncü yılına girerken hepsini defterden telefondan masadan dostluktan siliverdim..
Artık hepsini birer birer hafızamdan silmeye ve geçmekte olan günlerin yardımıyla bütünüyle unutmaya çalışıyordum ki, ‘Nihada gemiler yola çıktı sen de gel’ diye bir eski arkadaş..
Yolunuz açık olsun, Allah’a dualar ediyorum inşallah kötü şeyler olmaz,ama Nihada artık o gemide hiç olmayacak..
‘VİCDAN’ İNSANLIĞIN TA KENDİSİDİR

Nihada’ya küfürler ettiniz, Nihada’yı ‘Ergenekon’dan niye almıyorlar’ diye şikayetler ettiniz, Nihada’yı faşist liberal yazarların ağzına uyup Ergenekoncu darbecilikle suçlayıp mahküm ettiniz… Kalbim kırılsaydı keşke bir sarsıntı değil yaşadığım, ‘infilak’ ettim ve artık Nihada başka bir adam oldu..

Daha yüce daha soylu bir şey öğrendim, vicdan, bir kurum, bir parti, bir örgüt, bir iktidar, bir devlet bir mezheple ilgili bir şey hiç değildir, ‘vicdan’insanlığın ta kendisidir.
Ya yeryüzünün bütün toprak parçalarında herkese eşitlik herkese hukuk diyen bir yerde olabilmeliyiz, ya da içtiğimiz su yediğimiz ekmek haram olsun bize..
Çok geç öğrendim, politika, bir at’a oynamak gibi ve at’ın birinci gelmesi için bütün ahlakını dinini pazarda satmak gibi bir şey..
BOŞUNA GÜNLERİMİ ZİYAN ETMİŞİM
Ben ‘yazarım’, politik kumarbazlardan olamazdım.. Necef’te Hazreti Ali’nin türbesi bombalanırken susanlarla yan yana gelemem artık, Silivri Cezaevi Amerika direktifleriyle Guantanamo’ya dönüştürülürken Gazze’ye gelemem artık..
Çok şey öğrendim, anladım ki her insan iki ayaklı değil, öğrendim ki politik kurnazlıklara uzak durmayanlar ya birilerinin askeri ya birilerinin mürididir..
Çok şey öğrendim, insan ruhunu ve insan kalbini öğrenmeden o ideolojilerde başkalarına duyarsız bir tuhaf din şartlandırılarak öğretiliyor..
Akdeniz’de gemileriniz yol alırken bir göklere bulutlara yukarılara doğru bakın ben de ‘oralarda bir yerde sizinle birlikte olacağım’, ama bedenim olmayacak…Öyle aşırı öyle ürkütücü bir kalleşlikle sarsıldım ki, inanın işte küçük küçük gizlice yazıyorum bu feci aldanmışlıkları, hepsi benim kusurumdu, diyorum.. Geçin şu kalbi beyni, derisi kemiği olmayan insanlarla boşuna günlerimi ziyan etmişim..
Şimdi siz yoldayken bunları yazmak çok ağrıma gidiyor, ne yapayım, insan kalbi, insan kasları, insan duyguları, insan beyni kalleşlikle bu kadar havasız kalınca, politik kurnazlık ve politik fırsatlıklarla gaddarlaşmış örgütlere kurumlara kişilere karşı bas bas bağırmadan ya da alaya almadan sakin umursamaz olamıyor artık..
Nihada, Gazze’ye ulaşmanın bir yolunu bulanlarla hep birlikte olacak ya da ömrüm oldukça Gazze’ye ulaşmanın yollarını arayacak ama şimdi Nihada, Silivri’deki vahşi ithamların nöbetini tutuyor, onurundan intihar etmiş suçsuzların sahipsizlerin hikayeleriyle meşgul..
Nihada, tüm hayatını sorguya çekiyor artık, bir şey öğrendi, politik inancı şekillenmiş ve keskinleşmiş insanlardan korkuyor, ürküyor, uzak duruyor artık..
Allahım, hayatımın en zor laflarını hatıralarımda şimdi uzun uzun yazıyorum ama şimdi bir çırpıda özetleyip yazıverdim, sen beni bağışla..
Nihat Genç

Odatv.com

Televizyon Gerçek Değildir!


Televizyon gerçek değildir! 
Televizyon sirktir.Televizyon gezici akrobatlar 
takımıdır. Masalcıdır. Hokkabazlardır.


Siya Siyabend
Bir Seher Vaktinde - Bizon Murat



Siya siyabend 1996 ilkbaharda devrim çetinkayalı ve murat toktaş ın projesi olarak oluşturuldu,sonraları murat öztürk ve ahmat öztürk,memduh,okan ,pascal,garbis,orçun,ferhat,hakan v.b. gibi pekçok müzik adamıyla çalıştı. 

Siya siyabend grubu bugün hakan özboz,memduh özdemir,murat toktaş,erdem,li kadrosuyla yoluna devam etmektedir,albüm çıkarmamıştır,pek çok demosu vardır.doğaçlama öykü anlatan muratın vokali doğaçlama çalınan müzikle ssb sezgisel düşgörücü bir öykübilimcilik eylemidir....belli bir türe bağlı kalmayarak ekin vermeye devam etmektedir....siyasiyabend.com adlı birde siteleri yeni açılmıştır.




Luxus | Neden Saçların Beyazlanmış

PKK - ROJ TV Bağlantısı Kanıtlandı


Danimarka'da yayımlanan bir gazete, terör örgütü PKK ve Roj TV arasındaki bağlantıyı kanıtlayan fotoğraflar yayımladı.

Danimarka’nın önde gelen gazetelerinden Berlingske Tidende, Roj TV eski müdürü Manuçher Zonoozi ile Belçika’daki Roj TV’nin müdürü Metin Yüce’nin Kuzey Irak’ta bir PKK kampında Murat Karayılan’la birlikte çekilmiş bir fotoğrafını yayımladı.
Gazete tarafından yayımlanan fotoğraflarda, Yüce'nin kampta kalaşnikof tüfeklerle atış eğitimi aldığı da görüldü.
Haberde, 2008 yılında kanaldaki görevinden ayrılan İranlı Zonoozi'nin PKK-Roj TV ilişkisini belgeleyen fotoğrafları Danimarka polisine verdiği, ancak polisin bu konuda hiçbir şey yapmadığı da belirtildi.
Zonoozi'nin PKK ve terör örgütüyle aynı çizgide yayın yapan Roj TV arasındaki bağlantıyı 2004 yılında Erbil'deki bir kamptaki toplantıda fark ettiği bildirildi. Habere göre, Zonoozi bu andan itibaren de PKK'nın kanalın yayınlarına karışmaması için mücadele verdiğini söyledi.
Zonoozi, Karayılan'ın Roj TV merkeziyle sürekli olarak irtibat halinde olduğunu da sözlerine ekledi.

HÜRRİYET

Tommy Emmanuel - Classical Gas


Onu dinlemek ve izlemek çok zekli. Gitar çalan biri olarak, acı veriyor aynı zamanda böyle çalamamak. Tommy' yi seviyoruz :) 




South Park - Facebook Bağımlılığı




Bilinçsiz internet kullanımı hakkında çok güzel ve komik bir 20 dakika...

Impossible Guitar


Impossible Guitar - The most amazing bloopers are here

Gerçekten mükemmel...

Eşbaşkanlık YEZİTLİKTİR !!!

Demiş ki eşbaşkan: “bugün açılıma karşı çıkanlar, yeni kerbelalar yaratırlar.” Kerbela mı? Kerbela’da İslam ordularını katleden Yezit ne yapmıştı hatırlayalım. Yezit’in ordusundan kat kat üstün olan İslam orduları savaşmadılar, savaşamadılar. Neden? Çünkü Yezit, kuran sayfalarını askerlerinin mızraklarına saplamıştı ve İslam orduları kuran sayfalarına saldıramazdı. “Velev ki siyasi simge” sözünü hatırladınız mı? Cumhuriyete karşı siyasi simge olarak kullanılan şey neydi? İnsanların dini duygularının sembollerinden biri olan başörtüsü değil mi? Yani Kerbela örneği verilecekse cumhuriyet ordularına ve milletin birliğini savunanlara karşı kim neyi kullanıyor acaba? Daha açık olursak 24 müslüman ülkenin haritasını değiştirmeyi amaçlayan Amerikan projesi Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu söyleyen adam Kerbela’da kimin hesabına çalışmış oluyor. Amerikan kuklası PKK’ya karşı savaşan Türk Ordusu’nun subaylarını ABD adına hapse atan adam çağın Hüseyin’i midir, Yezit’ i mi? Bugün başörtüsünü mızrakların ucuna saplayan kim? Nerdeydi Kerbela muhabbetleri yapan adam Lübnan’da İsrail’e karşı çarpışırken Hizbullah, kimin tarafını tutuyordu? Irak’ta Müslümanların öldürülmesine ve bacılarımızın iffetine tecavüz edilmesine neden olan işgali destekleyen adam kimdi? Kim söylemişti: “1 Mart tezkeresine hayır oyu verirseniz, Perinçek’e oy verirsiniz” sözünü partisinin grup toplantısında. Bir tarafta Türk topraklarını işgalci Amerikan askerlerine açıp Müslüman Iraklı kardeşlerimize zulümün anahtarını vermek için can atan eşbaşkan, diğer tarafta buna canı ve hürriyeti pahasına karşı çıkan Perinçek… Ey Büyük Milletim sorarım size kimdir bu durumda Hüseyin, kimdir Yezit? Irak işgaline destek verip Irak’ın kuzeyini Türkmen ve Arap kardeşlerimize Kerbela’ya çeviren ve bu işgal yüzünden hala bugün Kerbela’da canlı bombaların patlamasına neden olan kimdir, Yezit değil de ne denir bunları yapana? Neyin açılımıdır savundukları milletin bölünmesi değil midir? Yezitlik değil midir eşbaşkanlık?
İşte bu yüzden anlamalısın uğraşımızı ey büyük milletimiz, anlamalısın!!!


Uğraşımız;
Anadolu’yu Kerbela’ya çevirmeye çalışan Yezit’e karşıdır…

Uğraşımız;
“Kimsesizlerin kimsesi” yaşasın diyedir, yaşasın diye Cumhuriyetimiz…

Uğraşımız;
Müslüman kılığına girmiş şeytana karşıdır, şeytanı yenmek içindir…

Uğraşımız;
Aç kalmaması içindir çocuklarımızın, satılmasın diye fabrikalarımız gavura ve komprodora…

Uğraşımız;
Muhyettin Öksün gibi şehitler veren Kürt toprak kahramanlarının zaferi içindir…

Uğraşımız;
Kürt Selahaddin Eyyubi’nin hançeriyle Amerikan gavurunu Türkmen elinde telef etmek içindir…

Uğraşımız;
Ordumuz içindir, milletimizin bağrından çıkan şerefimizin daim şerefi için, şanlı ordu diye anılmaya devam etsin diyedir…

Uğraşımız;
Gladyo’dan intikam alabilmek içindir… Uğur’un, Ahmet Taner’in, Turan’ın, Eşref’in, Muammer’in, Bahriye’nin, Gaffar’ın, Behçet’in ve dahi Hrant’ın hesabını sormak içindir.

Uğraşımız;
Senin iktidarın içindir büyük milletimiz…
Senin için hapis yattık yatıyoruz, senin için sürgün olduk sürgündeyiz, senin için, senin iktidarın için şehit olduk Muhyettin gibi, Halit gibi, Bora ve arkadaşları gibi ve nice aydınlıkçılar gibi…

Uğraşımız;
Senin iktidarın içindir ey büyük millet, senin için uğraşırız çünkü biliriz ki sen yenilmezsin… Çünkü biliriz ki ne Şeytan ne şeytanın emrindeki Yezit’lerin gücü yetmez Türkiyem isimli denize karışan ırmakları birbirinden ayırmaya…

Teoman ALİLİ

Yediğiniz Meyvelerin Çekirdeklerini...
ÇÖPE ATMAYIN!!!..

Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. bu sene (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, yani toprağın bereketinin yüksek olacağı bir yıl. .
Bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün.

Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…

Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir ! Bunu yapmayın ve yaptırmayın.

Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.


En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…

Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.

Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler.

Allah İle Aldatmak | Yaşar Nuri Öztürk


"Kur’ an, “Allah İle Aldatılmayın!” ihtarında bulunmasına rağmen türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden allah ile aldatılıyor.

Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor. pkk’nın başı, yandaşlarına şu talimatı veriyor:

”Peygamberler şehri urfa’ya ilahiyat akademisi kurun!”.

Allah ile aldatmak; dini; çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. işin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini-imanı, tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır.

Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir ‘tahakküm teolojisi’ oluşturmuşlardır. türkiye’de bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuşlardır. bu bir haçlı-ingiliz siyasetidir. Atatürk bu şeytanî siyaseti, ta 1920’de müslüman dünyaya tanıtıyor; ingilizlerin siyasetinin ‘islam’ı islam’la yok etme siyaseti’ olduğunu ilan ediyor. Allah ile aldatma zulmünün en ağırları kadın ve kadın hakları konusunda işlenmektedir. Türkiye’ de bugün kadın, özellikle örtünme meselesinin istismarı aracılığıyla, allah ile aldatan zümrelerin temel sömürü aracı olarak öne çıkarılmaktadır.

Türkiye’de sosyal devleti çöküşün eşiğine getiren sebeplerin başında allah ile aldatanların yarattığı ‘sadaka kültürü’ ve bu kültürün yarattığı ‘sömürü merhametçiliği’ gelmektedir. AKP iktidarı bu yıkıcı sebebin saltanat dönemini temsil etmektedir. Allah ile aldatanlar, iane çadırlarıyla yetinecek bir toplum özlemektedirler.

BOP’ un temel hedefi, ortadoğu’da israil’den daha büyük devlet bırakmamaktır. yaşadığımız günlerin abd ve ab’sinde, türkiye ile ilgili ilk hedef türk ordusu’nu etkisizleştirmek olarak dikkat çekiyor.

Laikliğe saldırıyı emperyalizmin haçlı kurmayları kotarıyor. Müslümanlar burada sadece taşeronluk yapmaktadır.

Türkiye’ yi Allah ile aldatma zehrinin panzehiri ancak islam’ın gerçeği içinden çıkarılabilir.




Teğmen' lerin Evindeki Uyuşturucu!

Haber İle İlgili Video :

Gölcük davasında izlettirilen ev araması görüntüleri, teğmenlere yönelen tertibin bir bölümünü daha ortaya çıkardı. Deniz Teğmen Alperen Erdoğan'ın yatak odasından çıktığı iddia edilen uyuşturucunun bulunma anı, birçok soruyu beraberinde getirdi.

Gölcük tertibini çürüten bulgulara bir yenisi daha eklendi. Gölcük davasının 3'üncü duruşmasında izlettirilen Deniz Teğmen Alperen Erdoğan'ın evinin arama görüntüleri, evden çıktığı iddia edilen uyuşturucu paketiyle ilgili birçok şüpheyi beraberinde getirdi.

Tarih 18 Temmuz 2009. Yer Gölcük... Gölcük tertibiyle tutuklanan Teğmen Alperen Erdoğan'ın evinin aranması sırasında polis kamerası tarafından çekilmiş...

Alperen Erdoğan'ın yatak odası aranıyor. Odadaki yatak arandıktan sonra sıra, cam kenarındaki gardıroba geliyor. Bir polis, sandalyeye çıkıp gardırobun üstünü arıyor. Polis kamerası gardıroba dönüyor... Gardırobun üstündeki bavullar yere indiriliyor ve aramayı yapan polis ayaklarının ucunda yükselip dikkatle gardırobun üstüne bakıyor. Ardından bir bavul daha indiriyor. Görüntülerde tam bu sırada bir ses duyuluyor. Polis amiri olduğu anlaşılan bir ses, "bir şey var mı?" diye soruyor.

Ve yanıt sandalyenin üstündeki polisten geliyor.. Birkaç saniye önce dikkatle bakıp bir şey göremeyen polis kamerayı çağırıyor ve uyuşturucu paketini ortaya çıkarıyor.

Bu görüntülerin mahkemede izlettirildiği sırada salonda gülüşmeler yaşandı. Teğmenlerin avukatı İrfan Erdoğan görüntüleri şöyle yorumladı. Görüntülerden çıkan iki sonuç var. Birincisi uyuşturucuyu bulduğu iddia edilen polis aramayı uzatmak ve görüntü vermek için gardırobun aramasını uzatıyor... İkinci ihtimal ise şu: Görüntüler çekildiği sırada Teğmen Erdoğan farkında olmadan kameranın önüne geçiyor. Görüntüleri çeken polis de biraz sağa kayarak, aramayı yapan polisi kapatıyor. Avukat İrfan Sütlüoğlu, uyuşturucu paketinin bu sırada yerleştirilmiş olabileceği şüphesini dile getiriyor.

En önemli soru ise şu: Aramayı yapan polis birkaç saniye öncesinde aynı noktaya dikkatle baktığı halde el büyüklüğündeki paketi nasıl göremiyor?

Soruşturma sürecinde bu şüpheyi doğrulayan iki önemli olay yaşandı. Birincisi Emniyet Kriminal incelemesinde uyuşturucu paketinin üzerinden teğmenlerin hiçbirinin parmak izi çıkmadı. İkincisi ise uyuşturucu paketinin üzerinde bulunan iki adet kıl örneği, inceleme sırasında ortadan kayboldu. Bu kıl örneklerinin incelemesi, uyuşturucunun kimler tarafından yerleştirildiğini ortaya çıkarması açısından önemliydi.

ULUSAL KANAL, 17 MAYIS 2010

Yandaş Medya “BAYKALCI” Kesildi

CHP Kurultayı dün Parti Meciisi seçimiyle sona erdi. İki gündür Kurultayı manşetten gören medya, bugün de yeni parti meclisini manşetten vermişti. Yandaş medya “Baykalcıların tasfiye edildiği” görüşünü işleyerek CHP’yi bölme çabalarını sürdürdü; Taraf bu çabaya parti meclisine “ulusalcıların” doldurulduğu iddiasını eklemişti (Sabah ve Bugün’ün başlıkları imla kurallarını çiğnerken, Türkiye gazetesi doğrusunu yazmıştı) . İktidar yanlısı olmayan medyada ise Kılıçdaroğlu ekibine biraz zaman tanıma havası vardı.
İşte bugünkü gazetelerin CHP’de yeni yönetimle ilgili manşetleri:
YANDAŞ MEDYA
Sabah: Baykalcılar’a kılıç darbesi
Zaman: Baykal’a yakın isimler tasfiye edildi (manşet değil)
Türkiye: Baykalcılara tasfiye
Star: Partizan medya kurultayı
Bugün: Baykalcılar’a tasfiye
Yeni Şafak: CHP’nin ipi Sav’ın elinde
Vakit: O bir figüran
Taraf: Başbuğ’un yıldız CHP yönetiminde / Ulusalcıları doldurdular
YANDAŞ OLMAYAN MEDYA
Hürriyet: 52 yeni isim
Habertürk: Politbüro emekliye
Milliyet: Baykal ekibine tasfiye
Sözcü: Takımı yeniledi yola koyuldu
Vatan: Sadece 4’ü kaldı
Akşam: Baykal’ı ‘sav’dı
Güneş: Sol şerit açıldı
Cumhuriyet: Baykal: Kemal’e destek olun
Yeniçağ: Vitrin de yenilendi
Radikal: Kılıçdaroğlu damgası
Birgün: Monşerlere güle güle

ODA TV